TURKISH MUSIC INSTRUMENTS
ZİL
Zilin bir müzik aleti olarak Ortadoğu ve Asya’da ilk ortaya çıkışının MÖ bin yılına dayandığı düşünülüyor. Ziller, antik zamanlarda dansçıların yalnızca Doğu’ya özgü, törensel danslarda kullandıkları, tahtadan yapılma minicik vurmalı aletlerdi. Dansçılar bu bir çift zili çoğunlukla tek ellerinde kullanırlardı. Biri başparmağa, diğeriyse orta ya da işaret parmağına takılırdı. İşlevleri de diğer müzik aletlerine eşlik etmekten çok egzotik bir hava yaratmaktı. Sonraları zil yapımında tahta yerine genellikle gümüşle karışık kalay ve bakır gibi çeşitli madenlerin alaşımı kullanılmaya başlandı. Daha geniş bir kullanım ve ses yelpazesine ulaşabilmek için gizli işlemlerden geçen ziller, giderek genişlemeye ve incelmeye başladı. Bizans döneminden Türk ordularının gümbürdeyen davullar, zil ve gong vuruşları eşliğinde sefere çıktığı devirlere de yayılan uzun bir süreç içinde ritmik müzikte kullanılan zillerin günümüzde bilinen haline ulaşması için değişik aşamalardan geçmesi gerekti. 1623 yılı zil yapım sanatında önemli bir tarih. Günümüzden tam 377 yıl önce İstanbul’ da yaşayan Avedis adlı simyacının geliştirdiği ileri teknik, zil yapım sanatında bir dönüm noktası oldu. Bakır, kalay ve gümüş alaşımı için geliştirilen bu özel teknikle yapılan zillerin olağanüstü bir tınısı ve ses berraklığı vardı. Osmanlı sultanları, vezirler ve hatta ordudaki askerler bile Avedis’ in yaptığı bronz zillerin yumuşak tonlarından çınlayan sesinden ve güçlü tınısından etkilenmiş, bu kusursuz ustalık karşısında büyülenmişlerdi. Avedis’ in ünü bütün ülkede kısa sürede yayıldı ve ona zamanın loncası tarafından “zilciyan” ünvanı verildi. Türk zillerinin ünü giderek tüm dünyaya yayılıyordu. Özellikle de Prusya askeri orkestrasında çok popülerdi. 19. yy başında Türk zilleri bütün dünyaya gemilerle ihraç edilmeye başlandı. Osmanlı döneminde yaşayan zil yapım ustaları( zilciyanlar) Osmanlı sultanlarının ordularına zil yetiştirmek için bıkıp usanmadan çalıştılar. Böylece ordular da güçlerini gösteren şangırtılı bronz zilleri ve gök gürültüsü gümbürtülü davullarıyla muzafferane bir edayla savaş meydanına girer, kendilerini bekleyen düşmanlarını korkudan tir tir titretirlerdi. Dönelim günümüz İstanbul’una.. İstanbul’da iki yer, modern teknoloji uygulamadan üretilen, el yapımı ziller konusunda popüler. Bunlar, İstanbul Zilleri ve Boğaziçi Zil Sanayi. Artık, el yapımı bir zil yalnızca bir günde üretilebiliyor. 377 yıl önce Avedis tarafından geliştirilen, ama günümüzde elektriğin nimetlerinden de faydalanılarak imal edilen ziller şimdi bütün dünyada tanınıyor. Osmanlı sultanları, vezirler ve başkumandanları terk-i diyar edeli çok zaman oldu. Şimdi tarih sahnesinde caz, pop, rock ve heavy metal ya da geleneksel Türk halk müziği ve arabesk tarzı besteler yapan sanatçılar var. İşte, bu harıl harıl işleyen fabrikalar da 20. yüzyıl müzisyenlerinin taleplerini karşılamak için durmaksızın çalışıyor ve en iyi kalitede ziller üretiyorlar.
Zil yapım sanatı ne yazık ki 20. yüzyıl ortalarında kaybolmaya başladı. Tüm dünyada müzisyenler tarafından kullanılan zillerin pek çoğu –bazıları elde cilalansa da- artık makine üretimi. Peki, gördüğünüz bir zilin yüzde yüz el yapımı olduğunu nasıl anlayabilirsiniz? Tabii ki sesinden. El yapımı her zilin kendine özgü bir ses rengi vardır: Güçlü ve ağır ya da hızlı ve hafif, keskin ve ham ya da derin ve dinamik. Günümüzde zil, her müzik türünde kullanılıyor. Beethoven’dan heavy metale, halk müziğine, opera caza kadar. İstanbul’daki bu fabrikalarda herkesin zevkine göre bir zil bulmak mümkün. Dünyanın en üst düzey müzisyenleri ve vurmalı enstrüman çalanların çoğu buraların ziyaretçisi. Her gelişlerinde sınıf sınıf, çeşit çeşit zili sabırla deneyip sesini dinliyorlar. Ta ki kafalarında canlandırdıkları o özel tınıyı yakalayana kadar. Üretildikten sonra dinlenmeye bırakılan zillere de sahipleri tarafından beğenilip, götürülecekleri günü beklemek düşüyor.
Roni Askey Doran
www.drumclub.net