top of page

TÜRK MUSÄ°KÄ°SÄ° ÇALGILARI

UD

Ud SözcüÄŸünün Etimolojisi ve Ud'un Tarihçesi

Ud kelimesinin aslı Arapça dır: "sarısabır veya ödaÄŸacı" anlamındaki "el-oud'dan gelir. BaÅŸtaki 'el'- kelimesinin, bazı dillerde olup bazılarında olmayan harf-i tarif (belirgin tanım edatı) olduÄŸunu bilen Türkler bu edatı atmış, geriye kalan 'oud' ('eyn, waw, dal) kelimesini de -gırtlak yapıları 'eyn'e uygun olmadığı için- "ud" ÅŸekline sokmuÅŸlardır. Dillerinde tanım edatı olan Batılılarsa, 11-13. yüzyıllar arasındaki Haçlı seferleri sırasında tanıyıp Avrupa'ya götürdükleri bu saza, luth (Fr.), lute (Ä°ng.), Laute (Alm.), liuto (Ä°tal.), Alaud (Ä°sp.), Luit (Dat.) gibi hep L ile baÅŸlayan isimler vermiÅŸlerdir. Hatta 'saz yapıcılığı' anlamında bizde de kullanılan 'lütye' kelimesi de yine luth'den yapılmadır (aslı luthier).

Adı Arapça olduÄŸuna göre, ud Arap sazı o halde! Hem çok acele, hem çok yanlış bir hüküm bu. Çünkü bu sazı ilk defa 7. yy.da Horasan'dan BaÄŸdat'a çalışmaya gelen Türk iÅŸçilerin elinde görmüÅŸ olan Araplar, göÄŸsünün yapılmış olduÄŸu sarısabır aÄŸacından (aloexyion agallocum) dolayı el'-oud adını vermiÅŸlerse (Türkler de bu adı aslı olan Kopuz yerine -belki daha kısa oluÅŸu yüzünden- benimsemiÅŸlerse) de, saz Türklerin bin yıllık Kopuz'undan baÅŸka birÅŸey deÄŸildir; nitekim ta Hunlardanberi ozanları ve kopuzcuları olmayan hiçbir Türk ordusu yoktu (cahiliyye devri Arapları müzik aleti olarak def ve rababe dedikleri tek telli ilkel bir çalgıdan baÅŸkasını bilmiyorlardı). Bu gerçek de çok önce, yüzyılımızın en büyük iki müzikologu ile, en büyük edebiyyat tarihçimiz tarafından ortaya konmuÅŸtur (bkz. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında Ä°lk Mutasavvıflar, Ank. Üni. Bas. 1966, s. 207, 209 vdl.; Mahmut Ragıp Gazimihal, Ülkelerde Kopuz ve Tezeneli Sazlarımız, Ank. Üni. Bas. Ank. 1975, s. 64; aynı müellifin Musiki SözlüÄŸü, M.E. Bas. Ä°st. 1961, s. 138, 259, 260; Curt Sachs, The History of Musical Instruments, New York 1940, s. 252). Ud'un Macarcadaki adı 'Kobza'dır ve Türk Kopuzunun biraz deÄŸiÅŸtirilmiÅŸinden ibarettir. Nitekim Dede Korkut'da da yine Kopuz'dan türemiÅŸ olan 'kobzaÅŸmak' fiili 'karşılıklı saz çalmak' demektir.

Pi-Pa adlı Çinli-Türkistanlı, Barbud adlı Ä°ranlı benzerleriyle çaÄŸları aÅŸan ud, Kopuz adıyla Asya'dan Anadolu'ya, oradan da ta Rumeliye kadar gelmiÅŸ, aynı zamanda musikiÅŸinas olan Yunus Emre'nin ÅŸiirlerinde dahi kutsal nitelikli yerini almıştır (bkz. M. R. Gazimihal, Ülkelerde Kopuz..., s. 51 vd.). Osmanlı sarayının düÄŸün vd. ÅŸenlikleri münasebetiyle yazılan minyatürlü surname'lerde (Surname-i Vehbi, Surname-i Nabi vs.) kopuzun iki deÄŸiÅŸik boyu olan ud ve ÅŸehrud, diÄŸer sazlar arasında ön planda görülmektedir. Tarihçi-yazar Ä°. Hakkı Uzunçarşılı'nın, T. Tarih Kurumu yayını Belleten dergisinin 161. sayısındaki (Aralık 1977) "Osmanlılar Zamanında Saraylarda Musiki Hayatı" adlı makalesinde de, 15 ila 19. yüzyıllarda Osmanlı saraylarında görevli müzisyenler arasında 'awwad' adı verilen (udi'nin Arapça çoÄŸulu) udilerin sayısı, sanatkar isimleri ve aldıkları maaÅŸlarla birlikte verilmiÅŸtir.

UD'un Teknik Yapısı ve Özellikleri :

Tekne (gövde), göÄŸüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beÅŸ esas elemandan meydana gelen Ud'un yapımına, eleman sıralamasında da görüldüÄŸü gibi, tekne'den baÅŸlanır. Ud'un teknesi; gemi karinasını andıran, enine ve boyuna yapıştırılmış 4-5 cm kalınlığındaki parçalardan oluÅŸan bir kalıp üzerine, 70 cm boy, 2 ila 4 cm en ve 3 mm kalınlıktaki dilim (yaprak veya çenber)lerin, çoÄŸunlukla aralarına -hem estetik, hem saÄŸlamlık amaçlı- kontrast renkli tek veya çift fileto'lar konularak iÅŸlenmesiyle meydana getirilir. Günümüzde bazı yapımcıların, parçaları tekne kavsine uygun boÅŸluksuz olarak yapıştırılmış veya yine aynı formda yekpare alüminyum olarak kullandıkları kalıplar üzerine, ortada geniÅŸ, uçlarda sivri ve iÅŸlem orta eksenden baÅŸladığı için hep tek sayıda çevirdikleri dilimler, genellikle maun, ceviz, paduk, vengi, nadiren de kelebek, erik veya zeytin aÄŸacındandır. Önceden ısıtılarak kalıbın eÄŸimli profili kabaca verilen dilimler ütü ve ince kağıt yardımıyla kalıba çekildikten sonra, belirli yerlerdeki küçük monte çivileri çıkarılarak kalıptan alınır ve bu defa dilimlerin içbükey yüzeyi, çenber ve filetoların uzun birleÅŸme hattı boyunca kalın kağıt veya extrafor yapıştırılarak kuvvetlendirilir.

Tekne bitip kalıptan çıktıktan sonra, sivri uçtaki dip takozunun aksi ucunda, teknenin geniÅŸ baÅŸ tarafına içten yapışık, 12-14 cm geniÅŸlik, 7-9 cm yükseklik ve 8-10 cm kalınlığındaki bir 'baÅŸ takozu' görülür ki, amacı teknenin geniÅŸ alt ucunu, sivrilerek gelen dilim ve filetolarıyla birlikte daha iyi koruyabilmektir. Teknenin kalıptan çıkarılmasından sonraki ilk iÅŸ; baÅŸ taraftaki simetri ekseninin üzerine 'ayna' adı verilen, tekneye yakın renk ve malzemeden 10-15 x 5-6 cm x 3-4 mm ölçüsünde (düz veya tırtıllı uçları 0.5 mm.ye düÅŸürülmüÅŸ) yarım daire bir parçanın yapıştırılmasıdır. Kapak takıldıktan çok sonra tekne ile birlikte cilalanacak olan bu parçanın görevi, gitgide incelerek uçta birleÅŸen az-çok farklı boylardaki dilim ve filetoların birleÅŸme pisliÄŸini kapatmaktır. Kalıptan çıktığında henüz kapaksız, sapsız ve burguluksuz olan Ud'un teknesi, eline hiç ud almamış insanları ÅŸaşırtacak ÅŸekilde, 300 ila 600 gram arasındadır (dilim aÄŸacının özgül ağırlığı ve dilimlerin sayısına göre). Bu arada belirtelim ki Ud'un dilimleri ne kadar çoksa (23-27), tekne yuvarlağı o kadar iyi saÄŸlanır, dolayısıyla sazın kalitesi o nispette artar. Sesin yansıması ışık gibi olduÄŸu için, ses dalgalarının çarpıp geri (kafeslerden dışarı) döndüÄŸü iç yüzeyin kırıksız ve pürüzsüz olması çok önemlidir. 

Yaklaşık 36x47 cm ölçüsündeki armudî formlu tekneden sonra, sıra sap'ın takılmasına gelir. 19 veya 19.5 cm boy, ince tarafı 36 ilâ 40, geniÅŸ tarafı 56 ilâ 58 mm geniÅŸlik, yine ince ucunda 13, geniÅŸ ucunda 26 mm kalınlıkta bir kesik silindirik koni formunda olan gürgen sap, tekneye, bunun sivri ucuna konmuÅŸ 'dip takozu' denilen eliptik koni aracılığıyla ve dip takozundaki diÅŸi, sapın geniÅŸ ucundaki erkek olan bir kırlangıç kuyruÄŸu detayı ile tesbît edilir. Bu tür birleÅŸmenin amacı, gerili tellerin çekim gücüyle sapın 'öne gelip' telleri yükseltmesinin (dolayısıyla icrâyı zorlaÅŸtırmasının) önlenmesidir. Ud almak niyetinde olan okuyucularımıza ikinci önemli tavsiyemiz, sapın gövdeyle birleÅŸtiÄŸi (teknik adıyla 'tiz nevâ') noktasında telle sap arasındaki mesafeyi 3 mm.den fazla olan Ud'lara yaklaÅŸmamalarıdır. Bu mesafenin 4 ilâ 5 mm arasında olduÄŸu Ud'lara 'sapı atmış' denir ve tamiri güç ve masraflıdır. Yapıcı ve icrâcıların sapa yakın telden kaçınmalarının sebebi, çalınırken cızlama (veya çırpma) gerekçesidir ki, aslında bu konu yapım deÄŸil, çalma tekniÄŸi ile ilgilidir.

Ud'un sapının parmakların gezineceÄŸi üstteki düz kısmı, geniÅŸ ön kısmındaki kalınlığı 2, dar arka ucundaki kalınlığı 4-5 mm olan, abanoz aÄŸacından süssüz-desensiz bir klavye ile (tuÅŸ veya perdelik); avuç içine oturacak arkadaki basık yuvarlak kısmı ise, tekne aÄŸacından kaplama ve filetolarla kaplanır. Sapın tekneyle birleÅŸtiÄŸi yuvarlak alt kısmına, tekne kuyruÄŸuna doÄŸru incelerek gelen dilim ve filetoların, birleÅŸme yerindeki pisliÄŸini kapatmak için de, sap yuvarlağını sardığı için 'bilezik' adı verilen, tekne aÄŸacından 3 mm geniÅŸlik - 0.5 mm kalınlıkta bir kaplama yapıştırılır. Bazı yapıcıların at nalı gibi kalın ve kaba yaptığı, oysa ne kadar ince olursa o kadar zarif olan bileziÄŸin cilâsı en sonda tekne ile birlikte yapılacaktır.

Sapın takılmasından sonra sıra, göÄŸüs (veya kapağın) tekneye kapatılmasına gelir. Ud'un en önemli parçası olan kapak; kabaca 20 x 50 cm x 3 mm ölçüsündeki budaksız akçam (ladin) aÄŸacından kesilip uzunlamasına simetrik olarak ve 1-3 mm geniÅŸliÄŸindeki çok düzgün elyafının geniÅŸ olanları ortaya, ince olanları kenarlara gelecek ÅŸekilde yapıştırılmış bir elemandır. Tesviye sonunda 36 x 48 cm'lik armudî formuna ve 1.7-2.2 mm kalınlığa getirilen kapağın üzerinde, biri büyük (8.5-9 cm çapında), ikisi küçük (4.2-4.4 cm çapında), teknenin iç cidarına çarpan seslerin geldikleri açıyla dışarıya çıkmasını kolaylaÅŸtıracak 'kafes' adlı üç delik bulunur. Bu deliklerde etrafındaki 2-3 ÅŸeritli sade fileto oyukları çizildikten sonra, önce fileto oyukları 0.5 mm olarak kesici pergelle açılır, sonra da kafes delikleri delinir. Kapağın altında ise, ustadan ustaya az farkla deÄŸiÅŸen mesafe ve kalınlıklarda 7 adet balkon vardır. Ladin aÄŸacından (suları uzunlamasına kesilmiÅŸ) 5-7 mm taban ve 3 ilâ 13 mm yüksekliÄŸindeki (kare veya dikdörtgen kesitli uçlarından tekneye yapışacak) yatık veya gibi, tellerin göÄŸse verdiÄŸi (geriliyken 85 kg/cm²lik) yükü teknenin yan duvarlarına aktarmaktır. GöÄŸüsle teknenin yatık L profilli birleÅŸmesi fileto denen süs-fonksiyon elemanıyla kapatılır.

Åžimdi sıra, lütyelerin ( klavye ), sertliÄŸiyle ünlü abanoz aÄŸacından yapılan, 36-37 cm boy (iki parçalı) ve 2-5 mm kalınlığındaki 'tuÅŸ'un (Fran. touche) takılmasındadır. Ud perdeliÄŸi gelenekte sapla göÄŸsün birleÅŸtiÄŸi yere kadar yapılır, geniÅŸ olan alt ucu, göÄŸüs oyularak yerleÅŸtirilen abanoz aÄŸacından kalp motifli (ve tabiî filetolu) bir parçayla bitirilirdi (bugün dahi ucuz olması bakımından Ud'ların büyük kısmı böyle yapılıyor). Unutulmamalı ki tek, ikili veya üçlü açık-koyu renkli filetolar, zarif ve asîl Türk Ud'unun yegâne süs unsurudur. Teknesi-sapı-burguluÄŸu sedef ve fildiÅŸi kaba kakmalarla doldurulmuÅŸ, aÄŸaç oyma kafesine yazılar yazılmış bol süslü Ud'lar Åžam ve Kahire iÅŸi olup bizim Ud'larımızdan 2-3 misli daha ağırdır (Türk udîler bu tür Ud'lara kamyon derler). Sazın sade (bu yüzden de hafif) olmasını tercîh eden Türk lütyelerin yaptığı Ud'larda tekne-sap-mızraplık bu sebeple süssüzdür. ÇaÄŸdaÅŸ Ud'ların bir de 'uzun klavyeli' olanı vardır ki ud virtüozu Åžerif Muhiddin Targan'ın (1892-1967), piyanodan sonra üçüncü sazı olan viyolonselin tuÅŸundan mülhem olarak baÅŸlattığı bir uygulamadır ve bugün pahalı Ud'larda oldukça yaygındır. Kalp motifli bitirme parçası yerine paralel geniÅŸlemeyle büyük kafese kadar uzatılan klavyenin amacı, kafese kadarki 'ileri' pozisyonlarda göÄŸsü parmak temasıyla sağırlaÅŸtırmadan, daha net ses almaktır.

Ud'un ‘burguluk’ denen elemanı, 4 cm.den 1.7 cm.e çok estetik bir sinüsoidle inen, 36-38 mm.den 22-24 mm.ye daralan iki yanağı 5 mm kalınlığında ıhlamur aÄŸacından yapılıp, yanakları ve arkası teknenin aÄŸacıyla kaplanan (böylece yanak kalınlığı 7 mm.ye çıkan) U kesitli bir parçadır. Yanaklarında ‘burgu’ adı verilen kulaklar için özel havya ile üstte 6, altta beÅŸ hafifçe konik delik açılmış, yanak profilleri alt ve üstten aynı veya kontrast renkte filetolarla süslenmiÅŸtir. Yanakların üst kenarına konan filetolar, üstten bakılınca yanağı ince göstersin diye yarım parabolik pahlı yapılır. BurguluÄŸun tepe ucu, kalitesiz Ud'larda olduÄŸu gibi küt ve güdük deÄŸil, keman sapındaki ‘salyangoz’a muâdil “gaga” adı verilen yuvarlak ve oyuklu (tekne aÄŸacından) ufak bir parçayla nihayetlendirilir. Burguluk ve filetoları gibi, gaganın form ve iÅŸçiliÄŸindeki estetik dahi Ud'un kalitesi hakkında fikir veren unsurlardır. Burguluk sapa, bir tür kırlangıç kuyruÄŸu detayı ve yaklaşık 40-42 derecelik bir açıyla tesbît edilir. Bu iÅŸler yapılırken, ince zımparası yapılmış olan göÄŸüs, kirlenmemesi için kâğıtla kaplanmıştır. Artık sıra cilâdadır.

Önceki safhalarda sistreyle temizlenip muntazam hâle getirilmiÅŸ olan tekne, sap ve burguluk, son olarak çeÅŸitli kalınlıklarda zımparalarla defalarca iÅŸlem görerek iyice pürüzsüz hâle getirilir. Çok aÅŸamalı gomalak (veya selülozik) cilâ-zımpara-tekrar cilâ iÅŸlemlerinden sonra tekne kurumaya bırakılır. Abanoz klavye üzerine de mat ve uçucu bir cilâ çekildikten sonra, bir yün kumaÅŸ parçasıyla ovularak parlatılır (prensip olarak klavyeye cila sürülmez, aÄŸacın kendi mat parlaklığıyla yetinilir). Ud'un göÄŸsü de, en son tel takılmasından önce zımparalanıp temizlenir, ancak cilâlanmayıp tabiî renk ve elyâfıyla bırakılır.

Tekne cilâsı kuruduktan sonra sıra, en önemli parçalardan biri olan, gürgen aÄŸacından 2.5 cm en, 14 cm boy ve 1 cm yükseklikte, uzun siperlikli ÅŸapka kesitindeki 11 delikli ‘büyük eÅŸik’in, kapak dibinden 8.5 ilâ 11 cm içeriye, üzerine ağırlıklar konarak yapıştırılmasına gelir. Pest tellerin kalınlığı sebebiyle, kapak üzerinde tel yüksekliklerinin farklı olmaması için, delikler -inceden kalına doÄŸru çıktıkça- kapaÄŸa biraz daha yakın ÅŸekilde delinir; yine aynı sebeple, atılan düÄŸümler tel boylarını farklı hâle getirmemesi için, eÅŸik kapak dibine tam paralel deÄŸil, üst ucu kapak dibine 1 mm daha yakın olarak yapıştırılır. Masif büyük bir eleman olan eÅŸiÄŸin (boncuk tutkalla) yapıştırılmasından doÄŸan tutkal akıntıları önce sıcak sulu temiz bezle, sonra da göÄŸse zarar vermeyecek ÅŸekilde çok ince (mes. 400 no.) zımparayla temizlenir. ‘Küçük eÅŸik’ (veya Kemik) adı verilen, 36-40 mm boy, 3 mm kalınlık ve 5-6 mm yükseklikteki, üstü geriye doÄŸru hafifçe yuvarlatılmış fildiÅŸi parça ise, kırlangıç uçlu burgulukla klavyenin birleÅŸtiÄŸi L profilli açıklığa oturtulur (tellerin basıp geçeceÄŸi bir köprü niteliÄŸinde olduÄŸu -gerektiÄŸinde sökülmesi de gerekebileceÄŸi- için fazla kuvvetli yapıştırılmaz). Çok muntazam hazırlanmış bir ÅŸablonla tel yerleri kemiÄŸin üzerinde belirlendikten sonra, beÅŸi çift, biri tek 11 tel için minik oluklar açılır. Ä°lk takılmada ve sonraki akortlamalarda tellerin kopmaması için, hem ileri-geri sürtülen kullanılmış tellerle oluklar belirginleÅŸtirilir, hem de kuru sabun tatbikiyle iyice kaygan hâle getirilir.

Ud'un sayısı 11 olan ‘burgu’ları abanoz, pelesenk, vengi, paduk veya gürgenden, üstte 7, altta 5 mm çapında, akort için tutulup döndürülecek yuvarlak baÅŸ kısımları parmakların rahatça oturacağı kulak memesi profilinde içbükey (2 x 2,4 cm), burguluÄŸun yanaklarındaki hafifçe konik yuvalarına giren konik gövde kısımları ise -baÅŸtaki en büyükten uçtaki en küçüÄŸe- 4,5 ilâ 2,5 cm boydadır.

 

Ud'da Tel'in Önemi ve Özellikleri :

Ud'un 5. ana elemanı olan teller, tarihte önce çeÅŸitli kalınlıklarda ipekten, sonra bazı teller bağırsak, bazıları ipekten yapılmıştı. Günümüzde de alt iki tel 0.55-0.70 ve 0.65-0.80 mm çapında nylon’dan, üstteki üçü çift, biri tek dört teli de bakır-nikel-gümüÅŸ alaşımlı çok ince sargı ile kaplanmış ipekten yapılmaktadır ki en kalitelileri ud deÄŸil, ortaçaÄŸ lavtası için yapılan “Pyramid” marka Alman telleridir. Bizimkinden çok geniÅŸ Arap pazarı için yapılan Pyramid telleri bizim Ud'lara göre gerekenden çok kalındır, bu da nârin Türk Ud'larına zarar verir. Onun için satın alırken zarfın üstünde ‘Oud Seiten’ deÄŸil, ‘Laute Seiten’ yazmasına dikkat edilmelidir. Cinuçen Tanrıkorur'un kullandığı teller -ince Sol’den Bam’a- 0.55, 0.65, 1008, 1014, 1023 ve 1441 no.lu olanlardır. Bu numaralar, sazda titreÅŸim derinliÄŸinden çok volüm arayan piyasa udîleri için fazla incedir. Ancak volümü yüksek olan kalınca tellerin, saza fazla yük bindirip sapın atmasına (öne gelmesine) sebep olabileceÄŸi de unutulmamalıdır. Ud'un tel kalınlıklarının ölçümü mikrometre adı verilen hassa alet ile yapılmalıdır.Müstahsen akordunda çalmayı sevenlerin kullandığı az yukarıda verdiÄŸimiz tel kalınlık ve no.ları, çoÄŸunluktaki udîlerin alışık olmadığı Müstahsen akordunun gerektirdiÄŸi tel kalınlıklarıdır.

  • Ud'un Akort çeÅŸitleri :

  • Ud tellerinin dört türlü akort ÅŸekli vardır ki ÅŸunlardır:

  • 1) Geleneksel 5 telli Ud'da (inceden kalına); sol-re-la-mi-re; 

  • 2) ÇaÄŸdaÅŸ 6 telli Ud'da (aynı sırayla): sol-re-la-mi-re-la (Targan bu kalın La’yı çalacağı parçaya göre bazen kalın Sol olarak da kullanmıştır); 

  • 3) Bacanos’un yaptığı deÄŸiÅŸiklik; sol-re-la-mi-si-fa diyez; 

  • 4) Cinuçen Tanrıkorur'un akort sisteminde sol-re-la-mi-si-en kalın mi. 

  •  

     

    Naylon Mızrab

    Kartal yelesinden yapılmış mızrap

Mızrab :

Ud'un, eskiden uzun süre zeytinyağına yatırılan genç ve erkek kartalın kanadından yapılan ‘mızrabı’ (teleÄŸi), bugün yerini hem esnek, hem saÄŸlam kaliteli plastik malzemeden, 11-13 cm boy, 6 mm en ve 0.6-0.8 mm et kalınlığında ve hafifçe incelen uçları parabolik olarak yuvarlatılıp keçe ile parlatılmış mızraplara bırakmıştır. (Ä°nce plastikten çanta sapı veya yoÄŸurt kabı kapağından yapılmış mızraplar, kaliteli saz ve icrâcılar için söz konusu deÄŸildir.) Bunun ile beraber günümüzde imal edilen  Ä°-20 adlı plastik malzemeden yapılma orta esneklikteki mızrablar da tercih edilmektedir. 

Bunun yanında, mızrabın sertlik derecesi ve esnekliÄŸi (flexibilitesi) icrâcının alışkanlığına göre deÄŸiÅŸebilir. Bu konuda bir standart yada ÅŸart koÅŸulması uygun olmaz. Zîra kimi büyük icrâcılar sert mızrab tercih ederlerken kimi icrâcılar ise daha yumuÅŸak  ve esnek mızrab tercih etmiÅŸlerdir. Meselâ, Targan'ın orta sertlikte ve ucu inceltilmiÅŸ esnek mızrab kullandığı, Yorga Bacanos'un ise oldukça sert mızrab kullandığı söylenir. Her ikisi de ud'un en büyük üstadlarından olduklarına göre mızrab konusunda bir standardın ÅŸart koÅŸulması mümkün olmasa gerek. 

Bir baÅŸka açıdan bakıldığında mızrabın tel üzerindeki iÅŸleyiÅŸinin sert olması yada yumuÅŸak olmasının önemi kadar, mızrabın el ile tutuÅŸ ÅŸekli ve açısı da önemlidir. Bu tutuÅŸ ÅŸekli ve açı, telden elde edilecek tını ve ses ÅŸiddeti (volüm) için de çok önemlidir. Muhtelif metodlarda deÄŸiÅŸik bilgilere ve tavsiyelere rastlanmakta. Mutlu Torun, metodunda mızrabın 4 ayrı tutuÅŸ ÅŸekli ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Bu ÅŸekiller, incelenip uygulaması yapılarak en ideal tutuÅŸ ÅŸekli tespit edilebilir. Özellikle yeni baÅŸlayanların buna çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Zira hatalı ve yanlış tutuÅŸ ÅŸekli alışkanlık olduktan sonra doÄŸru olan mızrab tutuÅŸ ÅŸekline dönmek mümkün olmayabilir. 

Ud'un Türk Musikisindeki Yeri ve Önemi :

Türk mûsikîsini en zarif ve asîl halinde ifadeye muktedir Ney-Tanbur ikilisinin Osmanlı Sarayında da Ud'a üstünlük kurması sebebiyle, 16 ilâ 19. yy.lar arasında sazımız itibar kaybına uÄŸramış, aksine ona ‘sazların kraliçesi’ adını veren Araplarca baÅŸ tâcı edilmiÅŸti (bu itibar el’an devam etmektedir). Tanbur ve ney mûsikîsinin zevk ve estetik seviyesine çıkmaları mümkün olmayan Araplar, ud ve dümbelekle çaldıkları göbek dansı müziÄŸinden, 20. yy. baÅŸlarında, Batı taklidi orkestra müziÄŸine sıçramışlardır ki bu -arabesk formunda- bizi de etkilemiÅŸtir. Mûsikîyi Tanburî Cemil Bey’in plaklarını dinleyerek öÄŸrendiÄŸini söylemiÅŸ olan Mısır’ın en büyük bestecisi udî M. Abdülvehhâb’dan baÅŸka, Muhammed el-Kassapçi, Rıyâz el-Sımbâtî ve Ferîd el-AtrâÅŸ’ın yanısıra, Åž. M. Targan’ın yetiÅŸtirmeleri olan (dolayısıyla Türk zevkini de tadabilmiÅŸ) Cemil ve Munir BeÅŸir kardeÅŸlerle Selman Åžukur, Arap âleminin en ünlü udîleridir. Bizim mûsikî tarihimizde de Farâbî, Safiyyüddîn ve Merâgî gibi en büyük sanatçı-nazariyatçılarımızın, nazariyat çalışmalarına yardımcı olarak kullandıkları saz hep ud olmuÅŸtu.

 

 Åžerif Muhiddin Targan'ın Konya Mevlana Müzesinde sergilenen ud'u.

GeçmiÅŸteki Ud Üstadları :

Ud'a 19. yy. sonlarında Türk toplumunda yeni itibarını kazandıran, bu arada 6. bam telini de ilâve eden, udî-viyolonselist Åžakir PaÅŸa’dır. Onu Nevres Bey izlemiÅŸ, onun arkasından da -farklı ekollerden- Ali Rif’at, Musa Süreyya, Ä°brahim Ziya (Özbekkan) Beyler, Åžerif Muhiddin Targan, Selânikli Ahmed, Serop ve Küçük Sarkis Efendiler, Åžerif Ä°çli, Yorgo Bacanos, Åžekip Memduh, Hrant Emre ve Kadri Åžençalar gibi isimler gelmiÅŸtir ki, Ud'u bir daha hiç azalmayacak bir aÅŸkla Türk halkına sevdirenler, iÅŸte bu isimlerdir. Bu sanatkârları da klâsik, fantezist-atılımcı ve piyasa tarzı gibi üç ana ekole ayırarak incelemek mümkündür. Nevres Bey’den Åžerif Ä°çli’ye kadar olanları klasik, Targan ve Bacanos’u fantezist-atılımcı, Selânikli Ahmed’den Kadri Åžençalar’a kadar olanları da piyasa tarzı ekollerinde sınıflandırabiliriz. Klasik hariç, bu ekoller, saydığımız büyük isimlerin göçmesiyle ortadan kalkmış deÄŸildir. Önce, gazino, kulüp ve kasetlerin arabesk müziÄŸinde en geniÅŸ oranda kullanılan piyasa tarzı müzik devam etmektedir. Fantezist-atılımcı tarzı, günümüzün konservatuarlı gençlerinin büyük bir kısmı devam ettiriyor. Klasik tarzın son temsilcisi Cahid Gözkân ise kısa süre önce 93 yaşında vefat etti. 

Manol Usta'nın yapısı bir ud. (1907)

Ekollerden bahsederken, 28.Haziran.2000 tarihinde kaybettiÄŸimiz büyük ud sanatkârı Cinuçen TANRIKORUR'dan bahsetmeden geçilemez. Kendi ifadesi  ile "Bizim tanbur zevkine dayalı üslûbumuz." diye adlandırdığı ve son dönemde Ud'a gönül vermiÅŸ pek çok kiÅŸinin raÄŸbet ettiÄŸi bir tür tarz yada ekoldür.Bu tarz  sâde ve fazlaca ajitasyon (agitation) yapmadan, adeta tanbur tınısına yakın ses ve tanburun mızrab darbelerine yakın çarpmaları ile süslü, fevkalâde nâzik, nârin ve bir o kadar da zor bir tarzdır. Her ne kadar tanbur zevkine dayalı üslup olarak tanımlansa dahi, TANRIKORUR ekolünde ud tekniÄŸi daha bilinçli ve daha bilimsel bir nitelik kazanmıştır. Bu ekole yukarıdaki izahatlardan ziyade, TANRIKORUR'un dâhice terkîb ettiÄŸi makamlar gibi, ud-tanbur zevkine dayalı terkîb edilmiÅŸ ekol yada tarz denilebilir. Bu tür ud tekniÄŸi TANRIKORUR'un taksimlerinde, saz eserlerinde ve sözlü eserlerinde apaçık görülür. SaÄŸlığında birçok öÄŸrencisi olmuÅŸ, kendinden sonra bu ekolü yaÅŸatacak isimler yetiÅŸtirmiÅŸtir.Ä°lk yetiÅŸtirdiÄŸi talebesi 1996 yılında kaybettiÄŸimiz Ankara Radyosu Ud Sanatçısı Saim KONAKÇI'dır. 

Günümüz Ud Üstadları :

Günümüzde yukarıda bahsedilen tüm tarz ve üslubun tamamını ustaca kullanabilecek kabiliyette pek az sayıda sanatkârımız vardır. Bu sanatkârlarımızın başında Necati ÇELÄ°K gelir. ÇELÄ°K icrâcılığı boyunca tek bir ekole yada tarza baÄŸlı kalmadan, klasik-fantazist ve atılımcı tarzın tamamı ile ajitasyonun her türlüsünü büyük bir ustalıkla aynı anda uygulayabilen nadir sanatçılarımızdandır. Bu yeteneÄŸi ile baÅŸta Amerika olmak üzere birçok yabancı ülkede tanınmaktadır. Birçok ülkede verdiÄŸi konserlerle bir nevi Türk Musiki Kültürünün temsilciliÄŸini de yapmaktadır. Ülkemizden ve yabancı ülkelerden birçok öÄŸrenciyi bu yönde yetiÅŸtirmektedir.

Bunun dışında halen günümüz ustalarından  Mutlu Torun, Samim Karaca, O.Nuri Özpekel, CoÅŸkun Sabah, Yılmaz Yüksel, Teoman Önaldı, Bayram CoÅŸkuner, Sedat Oytun, Yurdal Tokcan gibi birçok sanatçılarımız da çeÅŸitli tarzlarla sanatlarını icrâ etmektedirler.

  •  

  • GeçmiÅŸte ve Günümüzdeki Ud Yapımcıları :

  •  

  • Ud bütün Türk Mûsikisi çalgıları gibi tamamen el iÅŸçiliÄŸi ile yapılmaktadır. Bu nedenle yukarıda bahsedilen ÅŸeklinin aksine çok meÅŸakkatli, uzun zaman isteyen ve gerçekte çok önemli bir sanat dalıdır.Günümüze kadar esasen usta-çırak yada baba-oÄŸul usulu ile imal edilmiÅŸtir.Her ustanın ayrı bir tarzı ve imal ÅŸekli vardır.Bu nedenle Ud'lar imal edenin ismiyle anılır ve isim yapar.Dünyanın birçok yerinde özellikle Arap ülkeleri ve Amerika'da Ud imal edenler bilinmektedir.Ancak ÅŸu bir tartışılmaz gerçektir ki Türkiye'de imal edilen Ud'lar geçmiÅŸ tarih itibari ile birer ÅŸaheserdirler.Bu yapımcılardan Manol Usta (1845-1915) , Ä°lya Usta (1870-1930) ve Onnik Usta'ların imal ettiÄŸi Ud'lar bugün için çok deÄŸer taşımaktadırlar.Günümüzde bu ses ve görünüm kalitesini yakalamış ustalarımız mevcuttur.BaÅŸlıcaları Ejder Güleç, Mustafa Arslan BiçicioÄŸlu, Åžinasi Özkan, Vasfi Çınlar, Nuri Tutpınar, Hadi Usta, Halim Özer, Sami Gül, Fevzi DaloÄŸlu, Sabri Göktepe, Sadettin Sandı gibi Ud imal eden ustalardır.

  • Ud'un Bakımı ve Muhafazası :

  • ​

  •  

Ud icrâ esnasında ve çalınmadığı zamanlarda çok iyi muhafaza edilmesi gereken bir sazdır. Ud çalmaya baÅŸlanmadan önce ellerin muhakkak temiz olması gerekir. Bu parmakların hem tel üzerindeki hareketini kolaylaÅŸtırmak açısından, hem de tel üzerindeki tahribatı azaltması açısından önemlidir. Ellerin temiz olmadığı müddetçe de göÄŸse temas ettirilmemesi gerekir. Bunun yanında sapın bittiÄŸi bölgedeki göÄŸüs tahtasının temiz kalması bu surette mümkün olacaktır. Özellikle kolun dirsek bölgesine gelen kısmının icrâ esnasında mümkünse bir bez ile örtülmesi, yada kolluk giyilerek temiz kalması mümkündür. 

Ud'un göÄŸsü ve teknesi hiçbir ÅŸekilde ıslak bez, sabun, alkol, mobilya cilâsı, oto cilâsı, metal parlatıcılar gibi kimyasal maddeler ile silinmemeli yada temizlenmemelidir. Tekne üzerinde olabilecek toz veya lekeler kuru bez ile silinmelidir. Gögüs tahtası üzerindeki lekeler ise kesinlikle zımpara veya farklı aşındırıcı maddeler ile temizlenmemelidir. Burguların sıkışması gibi durumlarda da yine kurÅŸun kalem, pudra, sabun, pastel boya, mâdenî yaÄŸ gibi maddeleri sürmek doÄŸru deÄŸildir. Bu gibi durumlarda imalatçısına teslim etmek en doÄŸru yoldur.

Ud çalınmadığı zamanlarda yüzüstü (göÄŸsü üzerine) gelecek ÅŸekilde ışık alan bir dolap içerisinde muhafaza edilmelidir. Bunun dışında duvara asmak, üzerine güneÅŸ ışığı gelen yerde tutmak doÄŸru deÄŸildir. Ud'u rutubetli ortamlardan uzak tutmak gerekir. Kimi zaman iklim ÅŸartlarından ve bölgesel vaziyet itibari ile (sahil kentleri gibi) Ud'u rutubetten muhafaza etmek zorlaÅŸabilir. Bu gibi durumlarda Ud'u rutubetin en az olduÄŸu odada ışık alan bir dolap içerisinde muhafaza etmek en doÄŸru yöntemdir. 

  • Ud uzun süre çalınmayacak ise telleri bir miktar gevÅŸetilmek (1 ses kadar) sureti ile bırakılmalıdır. Ud günümüzde imal edilen bond tipi çanta yada fiberglas çantalar ile taşınmalıdır. Ancak bu gibi çantalar içerisinde uzun süre muhafaza edilmemelidir. Özellikle yaz aylarında kapalı ve sıcak ortamlardan uzak tutulmalıdır.

  • Önemli bir kaç husus :

DiÄŸer Türk Mûsikîsi sazlarında olduÄŸu gibi Ud'da da standart bir imal ÅŸekline rastlamak pek mümkün deÄŸil. Bu farklılık hem Ud'un ebadı hem de ses kalitesi için söz konusudur. Muhtelif ebatlarda boy boy ud imal edilmekte ve bu ebadlara eski ustaların isimleri verilerek alıcıların bir nevi etkilenmesi saÄŸlanmaktadır. Halbuki eski ustalar dahi standart bir ebat kullanmamışlardır. ÖrneÄŸin günümüzde lütiyelerimizin bir kısmı mütemadiyen Manol tipi kalıp kullandıklarını yada Onnik tipi kalıp kullandıklarını iddia ederler. Halbuki tecrübelerden ve bahsi geçen ustaların Ud'larının incelenmesi neticesinde bu iddiaların doÄŸru olmadığı görülmektedir. Özellikle yeni baÅŸlayanlar ve bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayanlar kendileri için bir ud satın alacakları zaman konusunda deneyimli biri beraberinde satın almaları tavsiye olunur.

DiÄŸer bir husus ve bizce en önemli hususlardan biri de, piyasada oldukça fazla miktarda gördüÄŸümüz  kaliteli Ud'lara nisbeten sayıları oldukça fazla olan ucuz Ud'ların satılmakta olmasıdır. Ekonomik açıdan ilk bakıldığında ücretler cazip ve makul gelebilir. Ancak, bu saza gönül vermiÅŸ kiÅŸiler için bu tip Ud'lara sahip olmak, kanaatimizce ud öÄŸreniminin baÅŸlamadan bitmesi anlamına gelir. Bu tip Ud'lar tel yüksekliÄŸi kabul edilebilir ölçüler dışında, sıradan ve kalitesiz malzemeden imal edilmiÅŸ, tını olarak ud sesine hiç benzemeyen, çabucak deforme olan kısacası sıradan ve kalitesiz Ud'lardır. Bu sebeple böyle bir saz ile ud öÄŸrenmek kesinlikle hatalı olur. "- Önce bir ucuz Ud'la baÅŸlayayım, daha sonra kaliteli bir ud satın alırım." mantığı yaygın bir kanaat olmasına raÄŸmen bu güne deÄŸil edinilen tecrübelerden bu mantık ile hareket edenlerin ud'a devam etmedikleri hatta saz icrâcılığından soÄŸudukları görülmektedir. 

Buna raÄŸmen açık bir eleÅŸtiri yapmadan da geçemeyiz. Yukarıda bahsettiÄŸimiz kalitesiz ve ucuz Ud'ların imal edilmesi ve satılmasının ana sebebi kaliteli Ud'ların fiyatlarının oldukça yüksek olmasındandır. Öyle ki; tabir caiz ise Ud için yanıp tutuÅŸan bir gencin bu kaliteli Ud'lardan satın alması çok zor hatta imkansız olmaktadır. Ä°ÅŸte, kaliteli ud imal eden lütiyelerimize burada bir görev düÅŸmektedir. Ä°lk bakıldığında malzeme maliyeti olarak talep edilen ücretin beÅŸ de birine dahi mal olmayan bir saza bu denli yüksek ücretlerin istenmesi akla yatkın gelmeyebilir. Elbette her ÅŸey malzeme maliyeti deÄŸildir, iÅŸletme giderleri, el emeÄŸi, göz nuru, yılların deneyimi ve bilgi birikimi göz ardı edilemez. Ancak bütün bu etkenleri dahi eklediÄŸimizde fiyatların bu denli yüksek olmasını anlayamamaktayız. Öyle ki,  çoÄŸu zaman dünya çapında ün yapmış batı sazlarının üstünde fiyatlar talep edildiÄŸini görüyoruz. Hatta üzülerek söylemek gerekir ki, çoÄŸu zaman bu tür sazların satışı esnasında ülkemizdeki  meÅŸhur sazendelerin isimlerinin referans olarak kullanılması, araÅŸtırıldığında ise alakalarının olmadığının görülmesi, bu sanata yeni baÅŸlayanlar için itimat zedeleyici unsurlardır. Bir sazın fiyatı için ÅŸöyle deÄŸil, böyle olsun diyemeyiz. Åžu fiyata deÄŸil, bu fiyata sat da diyemeyiz. Kimsenin böyle bir hakkı ve talebi olamaz. Ancak, mantıklı ve makul ücretler talep edilmesi, kolaylıklar saÄŸlanması, iyi niyetli yaklaşımlar, dürüst ve samimi davranışlar, kiÅŸiye güven saÄŸlayacağı gibi, Türk Musikisi'nin ve saz icrâcılığının geliÅŸmesi ve nesiller boyu devam etmesi açısından önemlidir. Åžunu hiçbir zaman göz ardı etmeyelim; her sanatta olduÄŸu gibi Türk Musikisinde de ekonomik imkansızlıklar sebebi ile musikimiz adına kim bilir nice dehalar kaybettik yada henüz baÅŸlayamadan yitirdik. Bunu hep beraber bir kere daha düÅŸünelim. 

************************** 

  • Ud perdesiz olması sebebi ile zengin bir ses aralığına sahiptir.Yüzyıllardır kullanılmasına Ud için binlerce eser yazılmasına raÄŸmen hala melodik zenginliÄŸini korumaktadır.Perdeli ve mızraplı aletlere göre çok teknik ve zordur.Ud uzunca bir zamanda sabır ve azimli bir çalışma ile öÄŸrenilebilir.Tok ve Davudi sesi ile büyüleyici ve ÅŸevk verici bir musıki aletidir

Ülkemizde Kadri Åžençalar,Mutlu Torun,Onur AkdoÄŸu,Åžerif Muhiddin Targan ve Cinuçen Tanrıkorur gibi musiki üstadlarının yazdığı Ud metodları bulunmaktadır.Bunların bir kısmı basılmıştır. Ud iyi bir metod ve iyi bir hoca ile öÄŸrenilmelidir.

www.turkmusikisi.com sitesinden alınmıştır
Hazırlayan : Ali Tutan

bottom of page